Ali Ağaoğlunun hayatı bir azmin ve bir başarının öyküsüdür aslında.Bilinenlerin aksine baba parasıyla değil kendi emekleri ve iş yapabilme kabiliyetiyle oluşturulmuş bir yaşam öyküsüdür.Yeri geldiğinde aynı çorabı yıkayarak onbeş gün giymiş hüzünlü bir yaşantısı yeri geldiğinde ise ulaşılmayacak mükemmel bir hayatı vardır
Ali Ağaolunun.
Kendi ağzından duyduğum kadarıyla yaşam öyküsü;
Karadenizli bir ailenin çocuğuyum.Doğma büyüme İstanbulluyum ama Ofluyum derim hep..Benim beş yaşımdaki oğlum bile ofluyum diyor.1954 doğumluyum.Asıl sıfırdan gelen babamdı.Babam iyi bit tüccar iyi bir müteatti.Ticarette örnek aldığım insanların başından gelirdi babam.
Ümraniyeliyim ilkokula giderken o zamanlar tramvay Ümraniyenin o yüksek kısmına çıkmaz aşağı kadar gelirdi ordan da minibüsle yukarı çıkardık.Kışın kar yağdığında ben dörtteyken beşinci sınıfların hocası gelmez ben onlara ders anlatmaya giderdim hoca olarak.Babam fırıncıydı bende okuldan çıktıktan sonra fırının muhasebe hesaplarını tutardım.O zamanlar mikrodalga fırınlar olmadığı için kadınlar evde açtıkları baklavaları tepsilerle bize getirir bizde 25 kuruşa pişirirdik..Ben muhasebe hesaplarını tutar o 25 kuruşu da kendim alırdım.Orta okulu elit bir kolejde okudum.Kolejin tenis kortları bile vardı o yıllarda.Okulun
tenis kortları yapılacak ihale açıldı.Ben ihaleye girdim kazandım ihaleyi.Teneffüs de arkadaşlarım tuvalette kaçak sigara içerken ben dışarıda mühendislerin başındaydım.Benim en büyük servetim iş yapabilme kabiliyetimdir.Ben hep işin içinde hayatın içindeydim.Liseye başladım Kabataş Lisesinde.Lisedeyken babamın fabrikaları,inşaat şirketleri filan vardı bayağı iyiydi işleri.Babam birkaç kalp rahatsızlığı geçirdi.Amcam da babamla ortak olduğu için beni okuldan alıp işlerin başına geçirdi.Bir sene idare ettim işleri iyi de kar ettirdim.O arada babam iyileşti tekrar işlerin başına geldi ama ondan sonra başladı babamla benim aramda kuşak çatışması.Yetmiş yedi senesiydi oturdum babama bütün hesapları çıkardım bak bu kadar kar etmişim deyip bütün hesapları teslim ettim,cebimdeki 25 kuruşu da çıkarıp verdim,arabaların anahtarını da verdim.Aldım ceketimi çıktım.Zirvedeyken bir anda sıfıra indim.Bunu yapmak o kadar kolay değil zirveden sıfıra inmek.Hiç unutmam on beş gün aynı çorabı yıkayıp tekrar giydiğimi.Cebimde simit alacak para olmadığı için yemeklerde hep arkadaşlara giderdim.Ama bunları yaparken iş yapabilme kabiliyetime güveniyordum.Hesaplayamadığım tek şey çevremin babam sayesinde olmasıydı.Bir yapmaya kalkışsam bir arazi alacak olsam cebimde para yok bankaya gidiyorum. Banka müdürü tanıdık ama babam benden önce gelip banka müdürüne para verirsen canını okurum dediği için bankalardan veya başka bir yerden para bulamıyordum.Ama azmettim çalıştım.Bu günlere çalışma ile geldim çalışma ve iş yapabilme kabiliyetimle.
İşlerimdeki dikkat ettiğim en önemli konu yaptığım işin en iyisini yapmaktır.Bunu kendime ilke ve görev bildim öyle yaptım,yapmaya devam ediyorum.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder